Prof.Dr. Doğan CANSIZLAR, BloombergHT TV’de Mine UZUNYOL’a Konuk Oldu. 1657 Prof. Dr. Doğan CANSIZLAR’ın , BloombergHT TV’de Mine UZUNYOL ile “İLK SÖZ” Programında Yaptığı Türkiye Ekonomisi ve Siyaseti İle İlgili Değerlendirmelerinin Özeti. Programın Tamamı VİDEOLAR bölümüne yüklenmiştir. -Parasal genişlemenin başladığı tarihten itibaren, ucuz likidite bolluğu döneminde Türkiye, yapması gereken yapısal reformlar diyebileceğimiz ekonomik, siyasal ve sosyal reformları yapmayarak bu altın değerinde fırsat kaçırmıştır – Türkiye ekonomisi, potansiyeli yüksek olan bir ekonomi ve iyi yönetilirse hem bölgede hemde belli segmentlerde öncü olacak bir yapıya sahip. Fakat Türkiye’de bir yönetim sorunu var. -2015 yılı Türkiye için zaten kayıp bir yıl oldu. Bu seçim süreci bu şekilde uzamaya devam ederse bir sonraki yılıda kaybetme durumuyla karşı karşıya kalırız. FED’in faiz artırımı konusu bir iki yıldır sürekli konuşulan bir mevzu . Önce parasal genişleme peyder pey azaltıldı ve arkasından faiz artırımı geleceği biliniyor. Bu süre içinde ülke olarak hazırlıklar yapılması gerekirken bu yapılmadı. Bırakın son 1-2 yıl içinde hazır olunmasını, parasal genişlemenin başladığı tarihten itibaren, ucuz likidite bolluğu döneminde Türkiye, üzerine düşeni yapması gereken yapısal reformlar diyebileceğimiz ekonomik, siyasal ve sosyal reformları yapmayarak bu altın değerinde fırsat kaçırmıştır. Eğer o dönemde bu reformlar gerçekleştirilse ve ekonomiyi dışa bağımlı olmaktan kurtarabilseydik, bugün çok daha sağlam temelleri olan bir ekonomik modelimiz olurdu. Maalesef bu yapılamamıştır. Şimdi gelinen noktada bütün gelişmekte olan ülkeler neyle karşı karşıya kalacaksa Türkiye’de karşı karşıya kalacak olmakla beraber ilave olarakta, bölgedeki çatışmalar ile hükümet kurulma çabaları ve bu konuda hala bir sonuca ulaşılamamış olması, Türkiye’yi diğer kırılgan ülkelere oranla daha riskli duruma getiriyor. Bizim, bölgesel karışıklıklar ve hükümet kurulamama sıkıntılarımızın yanında Merkez Bankası konusunda da sıkıntılarımız var. Merkez Bankası , para piyasalarını kontrol ederken, kullandığı enstrüman bakımından bağımsız bir otorite olması gerekirken, bir takım siyasi baskılar ile bunu tam olarak kullanmasına imkan verilmiyor. Brezilya’yı örnek vermek gerekirse, %14 olan faiz oranına 0,5 puanlık bir artırım yaparlarken, bizde durum tam tersi. Bırakın faize dokunmak, kenarından bile geçmek istemiyorlar. Özellikle siyasi kadrolar olarak baktığımız zaman faize karşı duyarlı bir yapı var. Bu sebeple Merkez Bankası, para politikasının dünyada kabul görmüş en önemli aracı olan faiz politikasına hiç dokunmuyor ve ROK , REK gibi dolambaçlı yollarla birşeyler yapmaya çalışıyor.Bunlar esaslı para politikası tedbirleri değildir ve bu tür palliatif tedbirlerle bir yere varılamaz. Türkiye, hem döviz kurunu hemde faizi yükselten ender ülkelerden bir tanesi. Türkiye ekonomisi, potansiyeli yüksek olan bir ekonomi ve iyi yönetilirse hem bölgede hemde belli segmentlerde öncü olacak bir yapıya sahip. Fakat Türkiye’de bir yönetim sorunu var. Ekonominin temellerini sağlam hale getirmek için her türlü tedbirleri almak gerekirken, bir dönem bu tedbirler alınıyor ve o temeller daha tam olarak oturmadan bir süre sonra bunlar gevşetiliyor. Örneğin, 2001 krizinde bankacılık sektörünü toparlamaya çalıştık ve bunda da çok başarılı olduk. Fakat sonra bunu erezyona uğratmaya başladık. Bir diğer örnek olarak Kamu İhale Mevzuatını verebiliriz.2001 krizinden sonra Avrupa Birliği standartlarını oluşturduk fakat bugüne gelinceye kadar 132 defa mevzuatta değişiklik yaptık. Türkiye, ekonomisindeki ve iç siyasetindeki sorunları ile kendine özgü sorunları olan bir ülkedir. Şu anda koalisyon görüşmeleri devam ediyor ve AKP ile CHP nin koalisyon yapıp yapmayacakları önümüzdeki hafta netleşecek. Burada süre uzadıkça belirsizliklerin çoğaldığı bir ortama girmiş oluyorsunuz ve belirsizlikler ekonomide spekülasyona zemin hazırlar. Zaten dünyada olumsuz bir takım gelişmeler varken siz birde buna siyasi belirsizliği eklerseniz bu olmaz. Bu koalisyon görüşmelerinden bir sonuç çıkacağını zannetmiyorum. Kurulsa bile sürdürülebilir olmaz çünkü, iktidarda 13 yıldır kesintisiz hükümet eden bir parti var. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde bu kadar süre tek başına iktidarda kalan bir parti iktidarı bırakmak veya koalisyona girmek istemez. Halbuki demokrasilerde iktidar değişikliği ve koalisyonlar normal karşılanmalıdır. Zaten seçimden çıkan mesajda “uzlaşın” mesajıdır. Bizim halkımız siyasal istikrarı tek parti iktidarı olarak anlıyor. Oysa siyasal istikrar uzun soluklu hükümetlerdir ve koalisyon hükümetlerinde de siyasal istikrar sağlanabilir. Aynı zamanda koalisyon hükümetlerinde alınan kararlar toplumun daha geniş bir tabanı tarafından benimsenmesi açısındanda daha faydalıdır bile diyebiliriz. Başkanlık sistemi ise “Check and Ballance” dediğimiz, dengele-denetle mekanizması iyi kurulursa belki ülke yönetimi açısından önemli olabilir. O takdirde bir parti tek başına çoğunluğu elde etse bile bir takım mekanizmalar sizin istediğiniz gibi hareket etmenizi engeller. (Bu bölümden emin olamadım) Eğer koalisyon görüşmelerinden sonuç çıkmazsa, mevcut hükümetle kasım ayında seçime gidilecek. Yani mevcut hükümet gücü paylaşmadan iktidarını devam ettirmiş olacak. Peki o seçimden de yine aynı tablo çıkarsa ne olacak? . Büyük ihtimalle o seçimde de yakın sonuçlar çıkacaktır. çünkü bu kadar kısa sürede seçmenin fikri çok fazla değişmez. 2015 yılı Türkiye için zaten kayıp bir yıl oldu. Bu seçim süreci bu şekilde uzamaya devam ederse bir sonraki yılıda kaybetme durumuyla karşı karşıya kalırız. Dış dünyadaki gelişmelere, birde bizdeki güvenlik zaafları, sınırdaki çatışmalar ve üstüne birde hükümetsizlik sorunu eklediğinizde başta kurlar olmak üzere yanılıyor olmayı ummakla berabe ekonomide çok kötü durumlar yaşayabileceğimizi belirtmek isterim. Leave a Reply Cancel Reply Your email address will not be published.CommentName* Email* Website Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.