AVRUPA BORÇ KRİZİNİN İHRACATIMIZA ETKİLERİ 1809 2006 yılında ABD’de başlayan subprime mortgage krizi 2008’de Lehman Brothers kriziyle zirveye ulaştı. ABD, krizden çıkacak derken 2010 yılından başlayarak Avrupa borç krizine girdi. Avrupa krizden çıkamadığı gibi koşullar giderek ağırlaşıyor. Japonya 20 yıldan bu yana krizle mücadele ediyor. Bazı yıllarda çıkacakmış gibi oluyor ama bir türlü o girdiği durgunluktan sıyrılıp çıkamıyor. Gelişme yolundaki ülkelerin en büyük GSYH’ya sahip olan iki üyesi Çin ve Hindistan durgunluğa girme aşamasında görünüyor. Birbirine bu kadar entegre hale gelmiş bir küresel sistemde krizin diğer ülkelere bulaşıcılığını önlemek neredeyse imkansız gibi. Türkiye ekonomisi en son 2001 yılında krize girdi. Bu dönem, Küresel sistemin yükseliş dönemiydi. Likidite bol ve risk alma arzusu yaygındı. IMF, kriz öncesi ve sonrasında Türkiye’ye toplam 45 milyar dolar dolayında destek verdi. Türkiye bu desteği kullanarak, IMF programını tavizsiz uygulayarak ve küresel sistemin büyüme döneminde olmasından yararlanarak krizden hızla çıkmayı başardı. Küresel kriz, tüm dünya ile ticari ve finansal bağları bulunan Türkiye ekonomisini de başta dış talepteki gerilemeye bağlı olarak olumsuz yönde etkilemektedir. Ancak, küresel finansal kriz, Türkiye ekonomisi üzerinde daraltıcı etkilere yol açmasına karşın, daha önce Türkiye ekonomisinde karşılaşılan 1994 ve 2000-2001 finansal krizleri gibi derin bir krize yol açmamıştır. Yıl Büyüme 1994 -6.1 2001 -9.5 2008 -0.7 2009 -4.8 2010 9.2 2011 8.5 2012 3.2 Bunun da temel sebebi Türkiye ekonomisinde, küresel finansal kriz döneminde bankacılık sektörü ve kamu maliyesinin göreceli sağlam yapısıdır. Türkiye ekonomisinde 2000-2001 kriz döneminde özellikle bankacılık sektöründe yapılan düzenlemeler ve iyileştirmeler sayesinde, bankacılık sektörü küresel finansal krizin daraltıcı etkilerini daha kolay atlatabilmiştir. Ülkemizde bir defalık gelirlerle de olsa (mali aflar, özelleştirme, bedelli askerlik, 2B arazilerinin satışı vb ) bu güne kadar sağlanan mali disiplinin kararlılıkla sürdürülme çabaları ve faiz koridoru, ROK (Rezerv Opsiyon Kat Sayısı), REK ( Reel Efektif Döviz Kuru ) gibi esnek para politikası uygulaması olumsuz dış gelişmelerin ekonomik faaliyetler üzerindeki etkilerini bir ölçüde sınırlandırmıştır. AB KRİZİ VE İHRACAT Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye arasındaki ekonomik bütünleşme bugün oldukça ileri bir seviyededir. Türkiye AB üyeliği sürecinde katılım müzakereleri yürüten bir aday ülke konumundadır. AB Türkiye’nin bir numaralı ticaret ortağı olup, AB’nin Türkiye’nin toplam dış ticaretindeki payı 2008 – 2011 döneminde ortalama % 46,8 seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu oran, 2000 – 2007 döneminde ortalama % 56 seviyelerinde idi. Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre; AB’ ne olan ihracatımız 2012 yılında bir önceki yıla göre yüzde 7 gerileyerek 58 milyar dolara inmiştir. AB’nin toplam ihracatımızdaki payı da 2012 yılında bir önceki yıla göre yüzde 46‘dan yüzde 38,2′ ye düşmüştür. AB üyelerinde yaşanan ekonomik yavaşlama ve durgunluk Türk ihracatçıları ve üreticilerini pazar daralması şeklinde olumsuz yönde etkilemektedir. Türkiye, AB’de yaşanan pazar kayıplarını ikame etmek amacıyla başta İ slam İşbirliği Teşkilatına üye ülkeler olmak üzere pazar çeşitliliğini artırma yönünde yoğun çaba göstermektedir. Bu alanda belli bir mesafe alındığı görülmekle beraber Avrupa dışına ihracatta artışın korunması hayati önemdedir. Sonuç olarak, AB krizi Türkiye’nin ihracat performansını ciddi ölçüde ve olumsuz yönde etkilemekte ve bu olumsuz etkinin bir süre daha devam edeceği tahmin edilmektedir. Türkiye’nin, hem iç hem de dış talep koşullarını dengeleme ve dış ticaret açığını küçültme yönündeki çabalarının 2012 yılında yavaş yavaş meyvelerini vermeye başladığı söylenebilir. Ancak üçüncü ülkelere yapılan ihracatın artmasına rağmen, AB’ye yapılan ihracatın durağan kalması ve zaman zaman azalıyor olması Türkiye’nin dış ticaret dengesizliğindeki düzeltmenin arzu edilen hızda olmasını engellemektedir. Küresel sistemin, özellikle de gelişmiş ekonomilerin, kriz yaşadığı bir ortamda Türkiye ekonomisi, benzeri öteki yükselen piyasa ekonomileri gibi krize girmeksizin devam edebilen bir görünüm sergilemektedir. Bu görünümün ne kadar süreceği gelişmiş ekonomilerin durumuyla yakından ilgilidir. Küresel sistemin yüzde 60’ını üreten ABD, Euro Bölgesi, Japonya ve Çin’in krizden daha da fazla etkilenmeleri halinde krizin yükselen piyasa ekonomilerine de yansıması kaçınılmaz olacaktır. Yapılan tahminler Avrupa’nın krizden çıkmasının zor olduğu ve bu durumun ister istemez daha yaygın bir küresel krize yol açacağı biçimindedir. Böyle bir gelişmenin Türkiye’yi de etkilemesi doğaldır. Leave a Reply Cancel Reply Your email address will not be published.CommentName* Email* Website Bir dahaki sefere yorum yaptığımda kullanılmak üzere adımı, e-posta adresimi ve web site adresimi bu tarayıcıya kaydet.